Her anne gibi

her-anne-gibi

Size süslü bir doğum hikayesi anlatayım, çok süslü ama. İçinde pembe çiçekler, böcekler, danteller falan var. İnanmadınız değil mi, çıkmaz benden öyle süslü şeyler. Ama hikaye güzel.

İzmir; sıcaklık 35-37 derece arasında gidip geliyor. 39 haftalık hamileyim. Hani arkadan bakınca normal, ancak önünü dönünce hamile olduğu anlaşılan kadınlar var ya, hah işte öyle değilim. Ne taraftan bakarsan bak bal gibi hamileyim. Kahve fincanı için tepsiye ihtiyacım yok, karnımın üzerinde rahat rahat duruyor. Gerçi küçük hanım elini kolunu çok oynattığı için fincan ha bire sallanıyor ya olsun. Yaklaşık 2 aydır ayaklarımı göremiyorum. Neyse ki ayakkabı bağlama ihtiyacım yok, yaz aylarında olmamızın tek iyi yanı terlik çünkü balon gibi ayaklarım ancak terliğe sığıyor. Karnımda 4 kilo civarı doğması beklenen bir bebeyle Kemeraltı’nda turluyorum. Niye, çok lazım ya ceviz alacağım, sanki başka yerden alsam ölürüm. Hisarönü’nden çıkarken Hasan Usta’nın dükkanda tavuk göğsü üstü siyah beyazı göçürtüp eve dönüyorum.

Günlerden Cumartesi, gece sıcak, bir türlü uyuyamıyorum. Sabaha karşı belimin arkasından o iğne gibi batmalar başlıyor. Yok be daha erken, üff acıyor ama, sıklaşıyor, sonra çok, daha çok acıyor. Bakıyorum belli bir düzende gelmeye başlıyor, eşime sesleniyorum. Uyuyor o sırada…

  • Ben galiba doğuruyorum.
  • Hmm gidelim mi hastaneye?
  • Gidelim sancım artıyor.
  • Tamam hazırlanayım çıkalım, çantayı kontrol et.

Duş ve traş! sonrası, yaklaşık yarım saattir beklediğim kapıdan çıkıyoruz. Ay doğuracağım ya ne heyecan. Günlerden Pazar ve doktorum bilin bakalım nerede? Çeşme… Beni yatırıyorlar, doğurduğumdan emin olunca çağıracaklar doktoru. Her kafadan bir ses.

  • Yatma yürü ancak o zaman kolay doğurursun
  • Yok yat suyun erken gelirse bebek içeride kurur “bebek mi yemek mi bu”
  • Kolay doğum yapan birinin elinden su iç çabuk doğurursun
  • Yok su içme ayyyy miden bulanır hiç ıkınamazsın

Salağa döndüm, hemşire ha bire beni yatırıp kontrol ediyor. Her seferinde turşu yemiş gibi bir suratla kaldırıyor kafasını. Yok açılma yeterli değil. Akşamüstü oldu ben hastanenin 2 katı arasında merdiven inip çıkmaktan helak. Doktorum geldi. Mangalın başından kalkıp gelmiş belli, az da kızgın bana ama yapacak birşey yok. Bu kız doğacak. Son muayene, karar kordon dolanması acil sezeryan. Ya ben doğuracaktım, o kadar sancıyı haybeye mi çektim!

Epidurali yedim sırtımdan. Dışarısı 35 derece ama ben tir tir titriyorum o ameliyathanede. İşte o buz gibi odayı ısıtan en güzel şey doktorun elinde. Aman o ne mosmor bir bebek öyle, içimden diyorum bebek de dondu tabi. Yok meğer oksijensizliktenmiş, kordonla yaşamayı sevmiş ya haspam…O filmlerde gördüğümüz bebek poposuna şaplak atma sahnesi bizimki ağlamaya başalayana kadar bana saatler gibi gelen dakikalarca sürdü. Sonunda ağlattılar, onlar rahat ben rahat. Hop gitti bebek, ya bir suratını göreydim de ay niye canım yanıyor benim o kadar.

  • Hocam biz bir sakinleştirici verelim mi hastaya, boyunu iyi hesaplayamamışız, epi az geldi…

Hay sizin diye içimden geçiriyordum ki, duyduğum son sözlermiş, sonra gözümü odaya götürülürken açtım. Küçük Hanım hala ağlıyor. Tuttu tabi o kadar, şimdi döktürüyor. Bebek hemşiresi geldi, göbek bakımı, emziriyoruz, su falan vermiyoruz, ha bire emziriyoruz, altını sık değiştiriyoruz, bak emziriyoruz ha. Ay anladık emzireceğiz, boşa mı aldık o kadar emzirme südyeni, pedler, aparatlar. Eve çıktık ertesi gün. Valla da emziriyorum, pek de hoşuma gidiyor ama küçük hanımın ağlama seansları bitmiyor. Ben de daha çok emziriyorum. Bu arada her kafadan çıkan ses durmaksızın devam

  • Soğuk su içme gaz yapar bebeğe. “abdest suyu gibi sular geliyor önüme”
  • Karpuzu soğuk yeme gaz yapar gaz.” Karpuz sıcak yenir mi be”
  • Ayağına çorap giy gaz gaz. “İzmir Ağustos, daha ne diyeyim size”
  • Kayısı ye, sinameki iç, bulgur ye, taze soğan iyiymiş süt yaparmış. “önden bir bilgilendirilmiş olur imzalasaydım, üzerimde çalışma yapıyorlar”

Kimseyi kırmamak için her söyleneni yapıyorum ama canımdan bezdim. Bir şey anlamadım ne kızımdan, ne lohusalıktan. Tabi bu arada küçük hanımın gazının bitmeyen gaz olduğunu anladık. Bir yandan da onu susturacağım diye ha bire emzirmekten yara ettim göğüs uçlarını. Bunlar için de tavsiyeler geldi tabi. Hepsini uyguladığımız bir günün akşamı babam geldi ziyarete. Ben içeride bebekle odadayım. Kapıyı açıp içeri girdi.

-Kızım bebekle kafa mı çekiyorsunuz burası meyhane olmuş!!!!

Gaz ağrısı için önerilen rakı kızımın karnına sürülmüş, çatlaklarım için önerilen şarap göğüs uçlarına uygulanmış, süt yapar diye getirilen alkolsüz bira içilmiş, evet ya 40 günlükten sarhoş ettiğim kızımla ben babama öyle baka kaldık…

15 Ekim 2018

Bir cevap yazın