Hani bazen ufacık bir koku, serin bir esinti, uzaklardan bir uçak sesi, bunlara karışan inşaat gürültüsü bir araya gelir de size geçmişin izlerini taşır. Bununla da kalmaz sizi o zamana geri götürür. İşte bu sabah da aynen öyle oldu. Kızımı okula yolladıktan sonra, şortu çekip yürüyüşe gitmekle, yatağa geri dönmek arasında kararsız kaldım; yatak kazandı. Uyandığımda kendimi İzmir’de yıllar önce yaşadığımız evde zannettim. Yatmadan önce odanın penceresini aralamış içeriye hafif bir serinliğin girmesini sağlamıştım. İşte tam da bu serinlik beni İzmir sabahlarına götürdü. O evimin yatak odası akşam güneşi alır, bu yüzden sabahları tatlı bir serinliği olurdu. İzmir’i bilen bilir, sıcaksa ve akşam güneşi alan bir yatak odanız varsa vay halinize, yataktan ateş çıkar, sabaha karşı ancak uyursunuz. Bu nedenle sabah erken kalkıp ev ahalisini yolcu ettikten sonra tekrar yatarsam odanın içine dolan serinliği daha çok hissederdim. Sonrasında da uzaktan gelen inşaat sesleri, bir iki çocuk bağırması bu melteme eşlik eder, yatakta bir sağa bir sola dönüp serinliğin keyfini çıkartmamı sağlardı.
Yaşamımız boyunca anılarımızda yer etmiş ne çok koku, tat, his, görüntü var. Her seferinde eskiye dönmemize ve tekrar o anıyı canlandırmamıza neden oluyor.
Alın bir tane daha, yasemin… Bir çiçek kokusu, koca bir çocukluk ve gençliği anımsatır mı? Oluyor işte. Benim için yasemin kokusu çocukluğum, gençliğim demek. Bu koku yazlarımızı geçirdiğimiz sitede evimizin arka giriş yolu ile yan komşumuzun arka bahçesini kaplayan yaseminin kokusu. Öylesine yerleşmiş ki zihnimin derinliklerine, her yasemin kokusu aldığımda o yıllara dönüyorum. Koca çocukluk gençlik yılları bir kokuya indirgenir mi? Oluyor işte.
Ya Radyo 3 Gece ve Müzik kuşağı… Hala aynı giriş müziği ile başlıyor ve bana hala babaannem ile geçirdiğimiz yaz gecelerini anımsatıyor. Düşünsenize 6 yaşınızdan itibaren hep aynı siteye 2-3 ay arası bir süre için gidiyorsunuz. Başınızda aile büyüğü olarak babaanneniz var ve siz bir çocuk olarak geceleri oturup onunla Radyo 3 dinlemeye bayılıyorsunuz. Gece ve Müzik ise ilkokul çağında size yatma vaktini, ortaokulda eve dönüş vaktinizi hatırlatıyor. Ama sadece hatırlatmakla kalmıyor, hayal kurmanızı sağlıyor. Evimizin eski hali 2 oda bir salon küçük bir yazlıkken ranzanın üst katında yatıp, salondan gelen o müziği dinleyip hayallere dalıyorsunuz. Halen bu program başladığında içim ürperiyor, hop kendimi yazlıkta buluveriyorum.
İğde kokusu… Okula dönüş zamanı demek. İğde ağaçları hep kokar, üstelikte çiçekliyken daha çok kokar ama nedense meyveleri olgunlaşmaya başladıkça bana daha çok kokar. İğde meyvesi yazlık günlerinin sona ermesini, eve dönüleceğini, okul zamanının yaklaştığını hatırlatırdı hep.
Bir de hep biz yokken yazları Ankara’da ne yapıyorlar diye merak ettiğim annemle babam. Normalde biz kardeşimle okul açılana kadar yazlıkta kalırdık. Annemler de bu dönemin bir 15 gününde yazlığa gelirler, bazı yıllar 1 haftalığına çadır kampına giderdik, bazı yıllar 15 günü yine yazlıkta geçirirdik. Ama genelde onlar kendi izinlerinin sonunda geri dönerler, biz ise babaannem ile okulun açılmasına az bir zaman kala dönerdik Ankara’ya. Her ne olduysa o yaz erken döndük ve evin yaz hali ile karşılaştık. Genelde mutfakta edilen kahvaltıların yerini arka balkondaki piknik masasında edilen kahvaltılar almıştı. Sabah serinliğinde o kahvaltılar da beynimin bir yerlerine kazındı ama sana bu kahvaltıları anımsatan ne derseniz “gravyer”. Gravyer peyniri kokusu bana hep o sabah serinliğini, tüm aile arka balkonda kahvaltı edişimizi ve en önemlisi alışkanlık dışı olduğu için farklı bir şey yapmanın heyecanını anımsatıyor.
Sizce çocuklarımız da böyle anılar biriktirebiliyorlar mı? Yapamıyorlarsa ne yazık onlara…
05 Haziran 2017